içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

BİLİNMEYEN YÖNLERİYLE BODRUM KALESİ-48 “Kuzey Hendeği hsngi tarihte ve niçin iç denizle birleştirilmek istenmişti?”

 

Bodrum Kalesi’nin 1474-1476 dönemindeki Komutanı, şimdilik hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığımız Katalan Şövalye Baltasar Sunyer’di(*1). Rodos Şövalyeleri  Sekreteri Guillaume Caoursin’in notlarına göre 1476’da Grand Master olan Pierre D'Aubusson, Baltasar Sunyer’dan sonra  Kale’ye “Chevalier Raymond” adında bir peder-şövalye atamıştı(*2).

 

 

Tam adı Raymond Galceran d'Oluja(1478-1480) olan bu Komutan, kökeni 12’nci yüzyıla dayanan Katalan soylu sınıfından Pere Ramon d'Oluja ailesine mensup bir pederdi. 1471-73 arasında Datça burnu karşısındaki Nisyros Adası’nın komutanıydı.

 

 

Askeri tahkimatlarda olağanüstü bilgi-becerisi olan GM D'Aubusson, 1476'da Saint-Pierre Kalesi(Bodrum) ve çevresinde incelemelerde bulunmuş, kayalık yarımadacığı anakaraya doğal biçimde bağlayan alçak kıstağın bazı inşai müdahaleler neticesinde muhtemel Türk saldırılarına karşı başlı başına yeterli ve iyi bir savunma oluşturacağını düşünmüş, Rodos’a döndükten bir müddet sonra Garnizon Kumandanı Şövalye Raymond'a(Pete Ramon) Kale’nin kuzey hendeği hakkında bir emir yollamıştı. Bu emir varolan doğal çöküntülü(vadi) alanın geniş bir hendeğe dönüştürülerek Halikarnas'ın antik limanına doğru esen güneydoğu fırtınaları ve anakaradan gelecek tehlikelere karşı etkili bir koruma sağlanması, ardından bu hendeğin iyice kazılıp derinleştirilmesi ve denizle bağlantılı hale getirilip suyla doldurulması, en nihayetinde de brigantin, fuste gibi şövalye gemileri için güvenlikli bir sığınak olarak kullanılması için tüm kale personelinin gereken işlere başlaması  şeklindeydi. Saint-Pierre Kalesi’nde(Bodrum) yapılacak işlerin çokluğu nedeniyle Galceran d'Oluja’nın atanmasının ardından çok geçmeden Komutan Yardımcısı ünvanıyla “Grimaldi” adında bir şövalye atanmıştı. (*2age).  

 

 

Komutan Galceran d'Oluja’nın hendek emrini yerine getirip getiremediğine dair şimdilik bilgi sahibi değiliz. Ancak netliği yeterli olmasa da bazı 19’ncu yüzyıl gravürleri iç koy ile hendek arasında tonoz ve kemerleri olan bir köprünün varlığını göstermektedir. Bu durum 19.yy’ın ortalarına kadar kaleye köprü üstünden ulaşım sağlandığı anlamına gelse de gerçeğin ne olduğunun bilinmesi  hem hendekte hem arşivlerde uzman çalışmasını gerektirmektedir.

 

 

1478’deki ittifaklar ve barış müzakereleri

 

1478’e girildiğinde Rodos Şövalyeleri’nin Osmanlı aleyhine kurulan ittifaklarda yeralması, Türk-Müslüman gemilerine yönelik korsanlık faaliyetlerine devam etmesi, buna rağmen zararların ödenmemesi, Bodrum Kalesi’ne sığınan Hıristiyan köleler ile  Rodos ve  Adalardaki zindanlarda yatan ve gemilerde küreğe konan esir Türklerin iadesi, yıllık mutad haraçların gönderilmemesi gibi sorunlar Osmanlı yöneticilerini rahatsız ediyordu. Bu nedenlerle Şövalyelerin bölgeden defedilmesi  şart olmuştu.  1478’in Ocak ayında Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın vefat etmesi, Papalık-Venedik-Napoli-Aragon-Rodos Şövalyeleri-Macaristan-Karaman ittifakı için önemli bir kayıp olsa da Osmanlı için olumlu bir gelişmeydi. Fatih Sultan Mehmet’in  Balkanlar ve Adriyatik istilası ise henüz tamamlanmamıştı. Tüm bu hedeflere ulaşılması için de zaman ihtiyaç vardı.

 

 

Öte yandan Rodos Şövalyeleri Başrahibi(GM) D'Aubusson, Konstantinopolis'ten gelen haberler üzerine  29 Ekim 1478'de yapılan Convent(Karargah-Dil Meclisi) toplantısında yaklaşmakta olan korkunç tehlikeden bahsetmiş mali ve askeri konularda olağanüstü yetkiler almıştı. Bu yetkilere dayanarak alınan önlemler arasında oldukça ilginç olanlar da vardı ve bunlardan biri  fuhuşun  kısıtlanması maksadıyla fahişelerin erdemli-namuslu kadınların evlerine bitişik evlerde yaşamasının yasaklanmasıydı. Bu yasaktan dolayıdır ki fuhuş evlerinin mülk sahipleri bu kadınları tahliye etmek zorunda kalmıştı.(*3)

 

 

Sultan Mehmet’in Rodos'u kuşatmaya kesinlikle kararlı olduğu, muharebelere bizzat  kendisinin komuta edeceği ama seferin bir sonraki yıla ertelendiğine dair casuslar tarafından sıksık haberler geliyordu.  Diğer tarafta Rodos’tan da İstanbul’a istihbarat gidiyordu. İstanbul’da ikamet eden Antonios Meligalos adlı bir Rodoslu, Sultan Mehmet’in casusu idi.   Rodos’ta yaşayan Eğribozlu Dimitrios Sofianos adlı başka biri ise Osmanlı’nın resmi Rodos konsolosuydu ve bu ikisi birbiriyle  irtibatlıydı.(*4)

 

 

Her iki taraf için de ergeç kaçınılmaz olacak savaşın öncesinde zaman kazanmanın en iyi yolu barış müzakereleri başlatmaktı. Nitekim ilk müzakereler alt seviyelerde tüccarlar ve yerel idareciler arasında başlamış gibiydi. Guillaume Caoursin günlükleri dönemin vakıalarına dair çok kıymetli bilgiler içermektedir. Bu notlardan birinde yazılanlara göre Likya (Kaş-Finike) Subaşısı, Rodos’a Cachim Brahim adlı bir Türk tüccar yollamış, bu adam elinde tarikat tebası şövalye köleler olduğunu ve istiyorlarsa onları satabileceğini söyleyince, Başrahip(GM) D'Aubusson’un huzuruna çıkarılmış, teklifinin kabulü üzerine her iki tarafı memnun eden bir alışveriş gerçekleşmiş, ancak görüşme bununla kalmayıp şaşırtıcı başka tekliflerle devam etmişti. Cachim Brahim, Şubaşı’nın kendisini sadece ticaret için değil Tarikat ile Türkler arasında aylık Ateşkes andlaşnası yapılabileceği teklifini iletmesi için de Rodos’a gönderdiğini söyleyince görüşme uzamış, geçici ateşkeslerin kalıcı ateşkeslere dönüşmesinin mümkün olduğu konuşulduktan sonra da laf istihbarat ve casusluk konusuna gelmişti. Yine Guillaume Caoursin’in notlarına göre Üstad-ı Azam(GM) D'Aubusson, Cachim Brahim’in yanındaki adamlarından birinin savaşla ilgili olarak Konstantinopolis'ten, özellikle de Ağakapısı’ndan(Bab-ıali) bazı plan ve belgeler temin edip getirme teklifini ağzı açık dinlemişti. Bu Türk, Osmanlı Ordusu’nun sürdürdüğü hazırlıklar hakkında her türlü belge-bilgi getirebileceği yönünde yeminler ederek Sancuvanların hizmetinde seve seve çalışabileceği sözleriyle tipik bir “hain” profili çizse de, yanısıra hiç güven vermeyen bir intiba bıraksa da  GM D'Aubusson, adamın başarısız olması durumunda herhangi bir zarar görmeyecekleri için casusluk teklifini reddetmesinin doğru olmayacağına karar vermiş ve geri dönebilmesi için ona heryere gidip gelebileceği bir pasaport hazırlatmış, içinden de ruhu onu nereye yönlendiriyorsa oraya götürsün şeklinde dua etmişti. (*2age).

 

 

Rodos Şövalyeleri-Osmanlı diplomatik teması:Cem Sultan-d'Aubusson-Bodrum Kalesi

 

Constantinople’deki arabulucular barış müzakerelerinin üst düzeyde başlatılması için   Rodos’a elçi gönderilmesinin en uygun yol olduğunu tavsiye etmiş, ancak red durumunda Padişah’ın gücenme ihtimaline karşı bu elçinin oğlu Cem adına gönderilmesinin doğru olacağını düşünmüştü. Böylece en azından müzakereler sırasında taraflar birbirine karşı katı olmayacaktı...1478’de Menteşe Sancağı, Konya merkezli Karaman Eyaleti’nin Valisi Şehzade/Çelebi Cem’e bağlanmıştı. Cem, barış görüşmelerinin ilk adımı olarak GM Pierre d'Aubusson'a resmi elçi gönderdiğinde, Şövalyeler bu elçilere Rodos Dünyası hakkında bilgi toplamaya gelen casuslar gözüyle bakmıştı(*5).

 

 

Gelişmelerin bizzat tanığı olan Sekreter Guillaume Caoursin’in notlarına göre de Türk heyetin ateşkes müzakerelerini bahane ederek Bodrum Kalesi’nin(Chateau Saint Pierre) kapısına varma sebebi, Garnizon'u şaşırtma ve yanıltma maksatlıydı. Heyetin asıl niyeti Kale’nin nasıl bir kale olduğunu, zayıf ve güçlü noktalarını, yerleşim şekillerini, askerlerin sayısını, topların konumunu vb.  öğrenmekti. Padişah’ın Rodos’un fethine bu Kale’den başlama ihtimali yabana atılır bir öngörü değildi. Nitekim GM Pierre d'Aubusson, Kale Komutanı’na bu bakış açısıyla bir emir yazıp yollanmış ve ondan Türk Elçi Heyeti geldiğinde resmi bir ateşkes müzakerisi yokmuş gibi davranmasını emretmişti(*2age) . 

 

 

Diğer taraftan aklındaki  tüm kuşkulara rağmen GM d'Aubusson, elçi kullanarak Şehzade Cem ile temasını sürdürmeye karar vermişti. Çünkü Cem  hakkında çok fazla şey öğrenmiş, zaman içerisinde bilgi kaynaklarına güvenip Cem’in(Zizim) Hırıstiyanlık ve Rodos Şövalyeleri'ne olan kişisel eğilim ve sempatisini samimi bulmaya başlamıştı. Onun Hıristiyanlığa meyli, cömertliği ve Padişah’ın daimi Rodos Konsolosu Dimitrios’un getirdiği mektupta ileri sürdüğü ateşkes şartlarının makullüğünden etkilenmişti. Bu yüzden Cem’e oldukça nazik bir mektup yazarak çabaları için onlara teşekkür etmiş, tabii bu arada  hiç barış olmayacakmış gibi savaş hazırlıklarını da sürdürmüştü.(*2age)

 

 

1479’un Ocak ayında Venedik ile Türkler arasında gizli bir barış andlaşması imzalanmıştı. Bu andlaşma, Mora ve Dalmaçya’da iki tarafın 16 sene süren savaşlarda   birbirlerinden aldıkları yerlerin ve esirlerin  karşılıklı iadesi Limni, Bozcaada ve Eğriboz/Ağrıboz’un    Osmanlı’da  kalması, Venedik’in haraç ve savaş tazmini ödemesi maddelerini içeriyordu. Rodos Şövalyeleri başı GM D'Aubusson, bu andlaşmayı duyunca hayra değil, şerre alamet olarak yorumlayıp  saldırıya uğrayacakları günün uzak olmadığın farkına varmıştı. Zaman, artık sadece Sultan Mehmet’in için değil hummalı biçimde savaşa hazırlanana Sancuvanlar için de çok kıymetliydi. D'Aubusson, gıda ve erzak sıkıntısı yaşamamak için  Memlük Sultanı Kayıtbey ile barış imzalayıp ticaret yasaklarını kaldırmış, Bodrum Kalesi Komutanı Galceran d'Oluja’ya Anadolu’dan tahıl, kereste, zift, vb tedariki için yetki vermişti. Nitekim bu ticaret serbestliği hem Arap devletlerinden  hem Anadolu’dan yüksek fiyatlarla çuvallar dolusu tahıl alınması ve stok yapılmasına yaramıştı. Tunus hükümdarı Ebu Amr Osman ile 31 yıllık ateşkeş andlaşması imzalanmış, ayrıca gümrük vergisi kaldırılarak otuz bin ölçek buğday alınmıştı.  (*6)

 

 

1479’un yazında GM Pierre d'Aubusson, en sonunda Sultan Mehmed'in ikinci oğlu Çelebi Sultan Cem’in arabuluculuğu şartıyla Türklerle bir ateşkes yapılmasını kabul etmişti.

 

Öte yandan Bodrum Kalesi Komutanı Galceran d'Oluja’nın, göreve geldiğinde başlattığı batı hendeği-perde duvarının Geltru Bastionu’na yakın kısmında tahkim, tahkimat, yükseltme işleri bitmiş antik şehrin sur duvarlarının muntazam kesilmiş dikdörtgen taşları Kale’ye taşınmış ve tüm bu işler 1479’da tamamlanmıştı. Kalın harç derzleriyle örülen duvar, biçim ve teknik bakımından eski komutanlardan Boxols ve Spilles zamanındaki ustaların ördüğü duvarlara benzemekle kalmayıp aynı zamanda devamı gibi olmuştu.  Bitirilen bu duvarın en üst kısmına Papalık, GM Pierre d'Aubusson ve Galceran d'Oluja’nın aile armasının yontulu olduğu kitabeli keson blok yerleştirilmişti.( *7)  

 

Saint-Pierre(Bodrum) Garnizonu da Rodos gibi, olası bir Osmanlı saldırısına hazırdı...

 

Devam edecek...

mehmet cilsal-tarih araştırmacısı

 

KAYNAKLAR:

 

1*- “Les Hospitaliers catalans entre Rhodes, l’Italie et la Catalogne (1420-1480)”

 by Pierre Bonneaud, Le prieuré de Catalogne, le couvent de Rhodes et la couronne d’Aragon, pp. 347-389  Id., « Un débouché fréquent pour les cadets des différentes aristocraties catalanes »  et J. Sarnowsky, Macht und Herrschaft im Johanniterorden des 15. Jahrhunderts, pp. 651-694. https://books.openedition.org/cvz/1301?lang=en

 2*- “The history of the Turkish War with the Rhodians, Venetians, Egyptians, Persians, and other nations...” “The history of  D'aubusson, Grand Master of Rhodes” by Caoursin, Guillaume and Rhodgia Afendy. (Guillaume Caoursin 1501, Sinan Paşa1440-1486, Bouhours Dominique, 1628-1702)

3*-  Archaeology and Architecture of the Military Orders-by Michael Heslop-Tsirpanlis

4*-“Hospitaller piety and crusader propaganda: Guillaume Caoursin's description of the Ottoman siege of Rhodes, 1480” by Caoursin GuillaumeKagay Donald J.Vann Theresa M

5*-“Negotiation and Warfare: The Hospitallers of Rhodes around and after the Fall of Constantinople (1426–1480)” by Pierre Bonneaud

6*-  THE PAPACY AND THE LEVANT(1204-1571) by Kenneth M. Setton

7*-“Une campagne de travaux méconnue au château Saint-Pierre au XVe siècle” by Prof. Jean-Bernard de Vaivre

- Giuseppe Gerola, “Il Castello di S. Pietro in Anatolia ed i suoi stemmi dei Cavalieri di Rodi,” Rivista del Collegio Araldico  by G. Gerola,( LXXV: bkz. ek ve s. 333).  

-(AOM 75, f. 127v), Archive of The Orders of Malta

-“CASTELLI DEI CAVALIERI DI  RODI E BUDRUM” by Amadeo Maiuri

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazı 9789 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum