içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

CAN ÇELİKYÜREK “ŞAKASI YOK. DEPREMLE YAŞAMAYI ÖĞRENMELİYİZ…”

CAN  ÇELİKYÜREK “ŞAKASI YOK. DEPREMLE YAŞAMAYI ÖĞRENMELİYİZ…”

anterhaber.com sitesinin bu haftaki konuğu, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi 1983 Mezunu Mimar Can Çelikyürek. Sohbetimizin konusu ise inşaat sektörünün depremle ilişkisi…

 

 

Mezun olduğundan bu yana inşaat sektörünün içinde, çeşitli alanlarda çalışmış Can Çelikyürek. İstanbul’da yüksek katlı binalar, siteler ve konutlar yapmış.1991’den itibaren Bodrum’da konut, villa konutlar, siteler, eski eser restorasyonu, turizm tesisleri, kamu binaları ve Kaş Yat Limanı Proje uygulamalarında ve inşaatlarında bulunmuş. Özel sektörde Proje Müdürü olarak çalışmış, 2005 yılından bu yana kendi şirketiyle Bodrum’da inşaat sektöründe faaliyet gösteren Can Çelikyürek, bir dönem Belediye Meclis Üyeliği de yapmıştır.

 

Evli ve iki çocuk babası olan Can Çelikyürek Bodrum’da ailesiyle birlikte yaşamanın ve aynı zamanda çalışmanın keyfini çıkaranlardan. “Bodrum,  yaşanılası en mükemmel yerlerden biridir. Bodrum’da yaşamak, çalışmak ayrı bir keyif, kıymetini bilmek gerekir.”  Derken depremin getirdiklerinin üzüntüsünü de paylaşıyor bizlerle.

 

Yaşadığımız depremlerde yanlış yapılaşmanın etkisiyle kayıp yaşadığımız gerçeği gözümüzün önünde dururken, kendisi “Aslında konunun uzmanlarının ‘Yer Bilimciler’ olduğunu,  inşaat sektörünün içinde fiilen bulunan bir mimar olarak mümkün olduğunca anlaşılır yalınlıkta bilgilendirme yapabileceğini” söylerken, yakın zamanda yaşadığımız depremlerden dolayı üzüntüsünü de dile getirdi.

 

 

SADECE BODRUM DEĞİL TÜRKİYE DEPREM BÖLGESİDİR…

 

A.OZBULUT: Türkiye’nin depremle ilişkisini anlatabilir misiniz? Bodrum deprem bölgesinin içinde midir?

 

C.ÇELİKYÜREK: Ülkemiz deprem kuşağındadır. Bodrum Yarımadasıda Menderes ve Gökova fay hatları etkileşiminde olup,1. Derece deprem bölgesindedir. Yurdumuzun yüzölçümü ve nüfus popülasyonu olarak çok büyük kısmı %90 ın üzerinde deprem tehlikesi altındadır. Büyük sanayi merkezlerinin %98'i ve barajlarımızın %93'ünün deprem bölgesinde bulunduğu bilim adamları tarafından dile getirilmektedir.

 

A.OZBULUT: Bodrum ve Türkiye’de depremle ilgili yapılaşma alanında gerekli tedbirler alınıyor mu?

 

C.ÇELİKYÜREK: Maalesef deprem değil bina öldürür lafı çok doğrudur. Önceleri pilot bölgelerde yapılan, yapı denetim uygulamaları 2011 yılından itibaren ülkemizde yapılmaya başlanmıştır. Özellikle son dönemlerde yapı denetim firmalarının, Çevre Şehircilik Müdürlüğün’ce Muğla ili içerisindeki yapı denetim firmalarından oluşturulan havuzdan otomatik olarak belirlenmesi, beton santrallarında oluşturulan elektronik beton izleme sistemi gibi mekanizmalarla, denetimler ciddi yapılıyor diyebiliriz. Şu an için, kaçak yapıların ve imar barışı ile kayıt altına alınan yapıların durumunu sağlıklı olarak bilememekteyiz.

 

A.OZBULUT: Mimari açıdan baktığımızda, inşaat sektörünün depremle ilişkisi hakkında bilgi verebilir misiniz? Alınması gereken tedbirler, yapılması gereken uygulamalar nelerdir?

 

C.ÇELİKYÜREK: Son dönemlerde deprem gerçeğinin göz ardı edilmediğini söyleyebiliriz. Zemin etüdü artık zorunlu hale gelmiştir. Zemin durumuna göre yapılan statik projenin doğru olarak uygulanması, fenni şartlara uyulması ve gereken kontrollerin yapılması sağlıklı bir yapıyı ortaya çıkarır.

 

 

A.OZBULUT: Sizce Bodrum’da depreme yönelik alınan tedbirler yeterli midir? Bodrumda yapı denetim ne kadar başarılı?

 

C.ÇELİKYÜREK: Depreme yönelik alınan önlemlere Bodrum özelinde değil devlet politikası, olarak makro düzeyde bakmak gerekir. Kurtarma ekipleri ve sağlık ekiplerinin üstün başarısı ve yetkililerin gayretleri yanında, Elazığ depremi koordinasyon, lojistik, deprem sonrası hayatın idamesi gibi konularda eksiklerimiz olduğunu gösterdi. Bu konu üzerinde önemle durularak, araştırılarak, en üst ölçekten, mahalle, sokak ölçeğine kadar kapsamlı bir örgütlenmeye gidilmelidir.

 

Yapı denetim sisteminde yapılan iyileştirmelerle birlikte başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Yapı denetim firmalarının Muğla genelinde tüm ilçelerde yapılanmalarını tam anlamıyla tamamlamaları hizmeti daha da iyiye götürecektir. Yapı denetim sisteminin durağan değil, yaşayan bir sistem olması, eksiklerinin giderilerek geliştirilmesi başarıyı arttıracaktır.

 

A. ÖZBULUT: Temmuz 2017 Bodrum depremi ile Elazığ depremi hemen hemen aynı şiddette olmasına rağmen, hasar oranı ise farklı. Nedeni konusunda ne düşünüyorsunuz?

 

C.ÇELİKYÜREK: Depremlerde, depremin büyüklüğü (depremde açığa çıkan enerjinin Prof.Richter tarafından bulunan yöntemle sayısal ölçüsü),şiddeti (yarattığı etki), dalga boyu, süresi, derinliği, zeminin verdiği reaksiyonlar gibi parametreler vardır. Sayısal olarak aynı büyüklükteki deprem, şiddet olarak aynı etkiyi yaratmayabilir. 21 Temmuz 2017 Bodrum depremi, Bodrum yarımadasındaki yapıların az katlı olması, bodrum kat faktörü, zeminin sert zemin kayaç vb. olması nedeniyle depremin yıkıcı etkisine karşı koymuştur ve herhangi bir can kaybına neden olmamıştır.

 

A.ÖZBULUT: Sizce şehir planlaması, yapılaşması hususunda bölgesel özellikler dikkate alınarak planlama yapılması gerekmez mi?

 

C.ÇELİKYÜREK: Tabiki, Şehir ve Çevre planlaması yapılırken doğal afetler faktörü dikkate alınması gerekir. Bilindiği üzere Ülkemiz tarım ülkesidir. Tarımsal alanlarda, ovalarda kentleşme yerine tarımsal alanlar önerilmelidir. Adapazarı şehri ve 1999 Marmara depremi bunun en canlı örneğidir.

 

Bunun yanı sıra Japonya gibi arazinin çok değerli ve kıt olduğu ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de deprem riski olan değerli bölgelerde, zemin etüt değerlerine göre betonarme projesini yaparak, projede öngörülen inşaat tekniğine ve fenni şartlara uyarak, sağlıklı ve depreme dayanıklı yapılar yapılabilir.

 

A.ÖZBULUT: Sadece deprem olduğu zaman bu risklerin konuşulması konusunda ne düşünüyorsunuz?

 

C.ÇELİKYÜREK: Maalesef insanlarımızın tamamında olmasa bile kaderci toplumlarda bu anlayış görülmekte. İnşaat sektöründe bir deyim vardır. Bir inşaata başlarken “Türk gibi başla, İngiliz gibi bitir “ derler. Deprem konusunda da gelişmiş ülkelerdeki gibi düşünür ve davranırsak, deprem tehlikesinin üstesinden geliriz.

 

 

A.ÖZBULUT: Türkiye’nin deprem bölgesi, Bodrum’un deprem bölgesi olduğundan eminiz. Depremle yaşamayı öğrenmeliyiz de, peki bu nasıl olacak?

 

C. ÇELİKYÜREK: Deprem bir kader değildir, depremle yaşamayı öğrenmeliyiz. Bodrum yarımadasının topoğrafyasının çok büyük kısmının tepe, yamaç ve sert zemin olması, buralardaki yapılaşmamanın fazlalığı, yatay yerleşim ve az katlı binalardan oluşmasından dolayı, şanslı olduğumuzu söyleyebiliriz. Alüvyon, gevşek zeminli, dolgu olan alanlara dikkat etmek gerekir. Depremle ilgili temel uyarılar var, bunları uygulamak gerekir.

 

Öncelikle yaşadığınız binanın özellikle eski yapıysa kontrolünü yaptırmakta ve gerekiyorsa önlemlerinizi almakta fayda vardır. Konuyla ilgili teknik kişi ya da firmalardan yardım alınabilir. Hiç bir amaç için, kolon, kiriş gibi taşıyıcı yapı elemanlarında kırma, kesme gibi işlemler yapılmamalıdır.

 

Her aile ya da bireyin deprem anında bir planı olmalı. Evde ne yapılacağı konusunda hazırlıklı olmalı, hatta bunla ilgili denemeler yapılmalı. Eşyalar sabitlenmeli, deprem çantası, kolay ulaşılabilecek yerde giriş kapısı civarı olabilir, bir levye veya manivela gibi bir alet bulundurmalı. Yatak, kanepe ya da altına girecek bir masa tespit edilmeli ve hayat üçgenini uygulamalıdır. Banyo, mutfak gibi alanlardan kırılacak eşya ve seramik fayans gibi materyallerden dolayı uzak durulmalıdır. Pencere, ayna gibi kırılgan yapı elemanlarından uzak durulmalı, merdiven boşlukları, asansör, balkonlar tehlikeli alanlardır. Sıcak su ile çalışan sistemleri, enerji sistemlerini kapatmaya çalışılmalıdır. İlk yardım bilgisi alınması önemlidir.

 

Sonuç Olarak seviye olarak uzmanların ‘ŞİDDETLİ’ olarak nitelediği Elazığ depreminin verdiği can kaybı ve zararlar ortadadır.

 

Ülkemiz bu depremin çok daha şiddetlisini yaşadı ve yaşayabilir. Artık çok ciddi önlemler alınma zamanı gelmiş, geçmektedir. Teorik ve pratik olarak çalışmalar yapılmalı Japonya gibi bu işin üstesinden gelen ülkeler incelenmelidir. Anaokulu seviyesinden başlayıp eğitim verilmelidir. Japonya’da deprem anında çocuklar düzenli sıralar halinde okullara girmektedir.

 

Dolayısıyla, ilk koşul depreme dayanıklı yapılar yapılması ve bunu ciddi anlamda denetimidir. Eski yapıların, yapı stokları çıkarılıp planlı, ciddi bir kentsel dönüşüme gidilmelidir. Mahalle olgusu ve komşuluk ilişkilerinin, kuvvetlendiği yeşil alanların önerildiği, yatay mimariyi destekleyen 4-5 katı aşmayan yerleşimler planlanmalı ve yapılmalıdır.

 

A.ÖZBULUT: Çok güzel önerilerde bulundunuz. Teşekkür ederiz. Yurttaş olarak bizim tedbirlerimiz yeterli olacak mı?

 

C.ÇELİKYÜREK: Makro düzeyde devlet organizasyonuna ihtiyaç vardır. Örneğin Deprem bakanlığı kurulmalı. Ülkemizin her bölge ve şehrinde şubeleri, deprem ile ilgili ayrı bütçesi, organizasyon şeması, personel, ekip ve ekipmanları oluşturulmalıdır. Bu konuyla ilgili STK daha aktif hale gelmeli, amaçları depremle mücadele olan eğitimler, seminerler veren tatbikatlar yapan arama kurtarma ekipleri kurulmalı ve teşvik edilmelidir.

 

YAŞAMAK ŞAKAYA GELMEZ…

 

Yurttaş olarak yaşamayı ciddiye almalıyız. Bilinçlenmeliyiz. Deprem ve diğer afetlerde toplumsal bilincin oluşması ve doğru organizasyon ile devlet, özel kurumlar, kuruluşlar, STK ve halk el ele vererek hep birlikte depremle yaşamayı öğrenebiliriz.

 

Nazım Hikmetin dediği gibi. “ Yaşamak şakaya gelmez. Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın…”

 

Can Çelikyürek’in önerilerini kulağımızın ardına atmayalım. Madem Türkiye deprem bölgesi ve biz bu ülkede yaşıyoruz, kendi can güvenliğimizi korumak için alınması gereken tedbirleri alalım. Belki temenniler gerçek olur. Bir Deprem Bakanlığımız ve bir  “Deprem Politikamız “ olur. Yaşanılası muhtemel depremleri de hep birlikte kayıpsız atlatma şansımız olur.

 

Sevgi ve Dostlukla

AYSER ÖZBULUT

 

Bu yazı 9555 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum